Türkiye’nin İklim Kanunu Teklifi, sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve yeşil dönüşümü teşvik etmeyi amaçlıyor
İklim Kanunu Teklifi: Küresel Normlar mı, Ulusal Egemenliğe Tuzak mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve kamuoyunda "İklim Kanunu Teklifi" olarak bilinen düzenleme, yalnızca çevresel hedefleriyle değil, içerdiği ekonomik ve idari düzenlemelerle de tartışma konusu olmaya devam ediyor. AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Demir, çevre mühendisi Emel Gözükara Durmaz ve hukukçu Mustafa Arslan tarafından hazırlandığı bildirilen teklif, 99 AKP milletvekilinin imzasıyla Meclis’e sunuldu. Ancak teklif metninin dili, kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, metnin yerli bir çalışmadan çok tercüme edilmiş uluslararası şablonları andırdığı yönünde ciddi eleştiriler mevcut.
Metnin ilk taslağının kamuoyundan gizlenerek hazırlanması, şeffaflık konusunda soru işaretleri doğururken, teklifte yer alan “karbon kredisi”, “seragazı emisyon izni”, “karbon esaslı cezalar” gibi kavramlar, bu kanunun doğrudan finansal ve piyasa bazlı bir altyapı üzerine kurulduğunu gösteriyor. Yasada öngörülen gelir kalemlerinin büyük bölümü, çevreye zarar verdiği varsayılan kişi ve kurumların ödeyeceği katkılar ve cezalar üzerinden şekilleniyor. Bu yönüyle teklif, doğayı koruma iddiasından çok bir "karbon piyasası" inşa etme girişimi olarak okunuyor.
İklim Değil, Ticaret Yasası mı?
Söz konusu düzenleme, özellikle çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar, sanayiciler ve ithalatçılar üzerinde ciddi ekonomik baskılar oluşturabilecek hükümler içeriyor. Zira sera gazı üretiminin cezalandırılmasını öngören kanun, doğrudan hayvanların sindirim yoluyla ürettiği gazları da kapsıyor. Bu durumda küçük ve orta ölçekli üreticilerin dahi milyonlarca liralık cezalarla karşı karşıya kalması ihtimali ortaya çıkıyor.
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’nın ifadesiyle, bu yasa “iklim kanunu değil, ticaret yasası” niteliğinde. Kaya, kanunun arkasında küresel ölçekte sorumluluğu yüksek ülkelerin, çevre politikalarının yükünü gelişmekte olan ülkelere yıkma girişiminin yattığını savunuyor.
Zorunlu Destek Hükmü: Otoriterlik Eleştirileri
En sert eleştirilerden biri ise Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Serkan Köybaşı’ndan geldi. Köybaşı, teklifin 3. maddesinin 5. fıkrasına işaret ederek, tüm gerçek ve tüzel kişilerin iklim politikaları doğrultusunda yapılacak projelere "destek vermekle yükümlü" tutulmasının hukuki değil, ideolojik bir dayatma olduğunu vurguladı. Bu yaklaşımın Kuzey Kore’deki yönetim tarzına benzediğini belirten Köybaşı, devletin herhangi bir projeyi iklim adına sunması halinde, bu projeye karşı çıkmanın mümkün olmayacağını ifade etti.
Çevreci Görünümlü Ekonomik ve İdari Denetim Aracı mı?
İklim Kanunu Teklifi, ilk bakışta çevreyi korumaya yönelik bir adım gibi görünse de, detaylı incelendiğinde küresel karbon piyasalarına entegrasyon amacı güden ve ulusal egemenlik açısından ciddi riskler barındıran bir düzenleme niteliği taşıyor. Eleştiriler, bu yasa ile iktidarın vatandaşlar üzerinde geniş çaplı kontrol yetkisi elde edeceği ve Türkiye’nin, çevresel kaygılar üzerinden ekonomik ve politik bağımlılık sürecine itilmek istendiği yönünde yoğunlaşıyor.