Son dönemdeki tartışma, faizlerin indirilip indirilmemesi gerektiği üzerine yoğunlaşıyor. Bir grup, özellikle sanayiciler ve tüccarlar, faizin hemen düşürülmesini savunuyor. Diğer grup ise, çoğunlukla iktisatçılardan oluşarak, mevcut faiz seviyesinin korunmasını öneriyor. Faiz indirimi, ekonomik büyümeyi teşvik edebilirken, yüksek faiz enflasyonu kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir. Merkez Bankası’nın faizi yavaşça artırması yeterli olmamış; kademeli bir faiz indirimi gerektiği öne çıkıyor

Faiz İndirilmeli mi, Olduğu Yerde mi Bırakılmalı?

Son günlerin öne çıkan tartışması, “faiz indirilmeli mi yoksa olduğu yerde bırakılmalı mı?” sorusu etrafında dönüyor. Bu tartışma, insanların iki ana gruba ayrılmasına yol açıyor. İlk grup, az sayıda iktisatçı ve çok sayıda sanayici, tüccar, esnaf gibi piyasada iş yapanlardan oluşuyor ve faizlerin düşürülmesini savunuyor. İkinci grup ise çok sayıda iktisatçı ve az sayıda sanayici, tüccardan oluşuyor ve faizin olduğu yerde kalmasını savunuyor. Ancak, bu gruplar kendi içlerinde de farklı görüşlere sahip.

İlk Grup: Faiz İndirimi Savunucuları

İlk grupta yer alanlar arasında Merkez Bankası’nın faizi hemen indirmesini savunanlar bulunuyor. Bu grup, özellikle sanayici, tüccar ve esnaftan oluşuyor ve yaklaşık üç yıldır ucuz maliyetle kredi kullanmaya alışık olduklarından, yeniden böyle bir ortama dönülmesini talep ediyorlar. Bir başka alt grup ise enflasyonda baz etkisiyle oluşacak indirimin ortaya çıkmasını ve birkaç ay devam ettiğini gördükten sonra Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmesini öneriyor. Her iki grupta da indirim için farklı oranlar telaffuz ediliyor.

İkinci Grup: Faiz Artışı Savunucuları

İkinci grupta yer alanlar arasında ise pek fazla bölünme yok. Genel olarak bu yıl boyunca faizin olduğu yerde kalmasını savunuyorlar. Bu grup, faiz indiriminin ekonomik dengeleri bozabileceğini ve enflasyonun yeniden artmasına yol açabileceğini düşünüyor.

Faiz Artırımları ve Ekonomik Durum

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başladığı 2021 yılı Eylül ayından, tekrar faiz artırımlarına başladığı 2023 Haziran ayına kadar, enflasyonun yükseliş eğiliminde olduğu bir ortamda faiz indiriminin yanlış olduğunu ve faizin yükseltilmesi gerektiğini savundum. Faiz artırılmasının gerekli hatta şart olduğunu savunurken, ani ve hızlı artırımlar yerine yavaş yavaş ama kararlı biçimde artırım yapılmasını önerdim. Ayrıca, ekonomik sıkıntıları aşmak için yalnızca faiz artırmanın yeterli olmadığını, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve bilime dayalı eğitim gibi yapısal reformların da başlatılması gerektiğini vurguladım.

Faiz Politikası ve Yapısal Reformlar

Merkez Bankası, Haziran 2023’ten başlayarak faizi yavaş yavaş ve kararlı biçimde %8,5’ten %50’ye kadar getirdi ve orada durdu. Ancak, yapısal reformlara başlanmadı ve bu nedenle faizin artırılması, tek başına ekonomideki olumsuz beklentileri gidermeye yetmedi. Son zamanlarda Merkez Bankası’nın, ağustos ayındaki 12 aylık birikimli enflasyon oranını gördükten sonra faizi yavaş yavaş indirmeye başlaması gerektiğini savunuyorum. Bu görüş, faizin hemen indirilmesini değil de eylülde durum görüldükten sonra indirilmesini savunanların görüşleriyle örtüşüyor.

Faiz ve Döviz Kuru İlişkisi

Bugün bankalar, Merkez Bankası’nın politika faizine uygun olarak mevduata yıllık %40-50 arasında faiz veriyorlar. Bu faiz, yabancı fonların yurt dışından (örneğin Japonya’dan) çok düşük faizle borç alıp Türkiye’ye getirmesini oldukça çekici kılıyor. Aynı durum, yurt içinde dövizi olup da bunu bankada mevduat olarak tutanlar için de geçerli. Bu fonlar ve kişiler dövizlerini bozdurup Türk Lirası’na dönüyor ve %45 faizle bankaya yatırıyor.

Ülkeye dışarıdan döviz girişi olunca kur sabitleşme eğilimine giriyor. Böylece parayı yatırdıkları tarihteki kur vade sonunda aynı düzeyde kalmışsa, ellerine geçen parayı tekrar dövize döndüklerinde söz konusu %45 faiz birden döviz faizine dönüşmüş oluyor. Bu durumda Türkiye, dövize %45 faiz ödeyerek inanılmaz bir maliyete katlanmak durumunda kalıyor. Bu nedenle, politika faizinin yavaş yavaş indirilmesini ve bu maliyetin düşürülmesini savunuyorum. Bu indirimin yavaş yavaş yapılması, ülkeye gelen yabancı fonların, döviz tevdiat hesabı sahiplerinin korkutulmaması için gereklidir.

Kur Politikası ve Merkez Bankası

Merkez Bankası’nın kurla hiç uğraşmaması gerektiğini düşünüyorum. Merkez Bankası faizi doğru belirlerse kur sorununu piyasa kendiliğinden çözer. Aksi takdirde kur sürekli sorun olur ve müdahale edilme zorunluluğu doğar. Müdahalelerin de hem piyasayı bozmak hem de rezerv kaybetmek gibi maliyetleri vardır.

Ekonomik Çelişkiler ve Faiz İndirimi

Bugün karşımızda üç yılın yanlışlar birikiminin yarattığı bir çelişkiler yumağı var. Merkez Bankası faizi düşürse döviz çıkışı olacak, bu durumda rezervler düşecek ve kur yükselecek. Faizi yerinde bıraksa döviz mevduatına %45 faiz ödemek gibi anormal bir maliyete katlanılacak. Faizi aynı bırakıp döviz alarak kuru yükseltmeye çalışsa, bu işin sonu yok.

Ekonomi politikası esnek olmalıdır. Enflasyon yükseliyorsa faiz yükseltilmeli, düşüyorsa düşürülmelidir. Faizle ilgili kararın etkisinin aylar sonra piyasaya yansıyacak olması önemli değildir. Çünkü piyasa böyle bir kararı hemen bir yön belirleyici olarak alır ve uygulamaya geçer. Önemli olan, koşullar değiştiğinde görüşlerin de yenilenmesi gerektiğidir.

Geçmişte faiz artırılması gerektiğini savunurken bugün yavaş yavaş faiz indirilmesini savunmak, koşullara göre görüş değiştirmeyi gerektirir.

Son Söz:Dökme Suyla Değirmen Dönmez.