Ruhlar arası uyum, aşkın fiziksel bağlardan öte ruhsal rezonansla şekillendiğini ifade eder. Sevgi, içsel denge ve farkındalıkla derinleşir.
RUHLAR ARASINDAKİ UYUM NEDİR, SEVGİYİ NASIL ŞEKİLLENDİRİR?
İmam Gazali’nin şu sözü, sevginin dünyevi temellerin ötesine geçebileceğini anlatır: “Bazen iki kişi arasında öyle bir sevgi oluşur ki, bunun sebebi ne güzellik ne de başka bir dünyevi faydadır. Tamamen ruhları arasındaki uyumdur.” Bu tespitten yola çıkarak, aşkın yalnızca fiziksel ya da akılsal bir bağ değil, aynı zamanda derin bir ruhsal rezonans olduğunu anlayabiliriz.
DİŞİL VE ERİL ENERJİLERİN DENGESİ AŞKTA NEDEN ÖNEMLİDİR?
Tasavvufi ve psikolojik yaklaşımlar, dişil enerjiyi “ruh” ile, eril enerjiyi ise “madde” veya “beden” ile özdeşleştirir. Bu bakışa göre, kişinin aşkı gerçek anlamda tecrübe edebilmesi için, öncelikle içsel dişil yönünü fark etmesi ve onu eril yönüyle dengelemesi gerekir. Dişil yönü bastırılmış bir birey, aşkı sadece bir kavram olarak ezberleyebilir fakat onu gönülden hissedemez. Bu yüzden aşk, sadece kelimelerle tarif edilen bir hâl değil, yaşanarak anlaşılması gereken bir duygudur.
AŞK, SADECE DUYGU MUDUR YOKSA BİR BİLİNÇ HALİ MİDİR?
Tasavvufta aşk, sadece birine duyulan romantik bir his değil, varoluşun özüne dair bir farkındalık halidir. "Sen, ben yok; Bir var" anlayışı, ilahi aşkla bütünleşmiş bir varlık bilincini yansıtır. Aşk, ilim ve bilim gibi kavramlardan daha öncelikli olarak görülmez; ancak onların ruhsuz bir şekilde, aşkla beslenmeden elde edilmesi de eksik kabul edilir. Hâl ile inilmeyen bilgi, gönle dokunmaz; gönle dokunmayan bilgi ise can kazandırmaz, ruhu diriltmez.
KENDİNİ SEVMEK, RUHSAL YOLCULUĞUN NERESİNDE DURUR?
Aşkın temelinde kişinin kendini sevmesi yatar. İçindeki çocuğu fark edip ona şefkat göstermeyen bir birey, başka birine sevgi sunmakta da zorlanır. İnsanın kendi varlığını koşulsuz kabul etmesi, aşkın en saf biçimiyle temas kurmasını sağlar. Bu yönüyle aşk, önce içsel bir uyanışla başlar; sonra dış dünyaya yansır.
AŞK, RUHUN DENGESİYLE MÜMKÜNDÜR MÜ?
Gerçek aşkın ortaya çıkabilmesi için ruhsal uyumun sağlanması, dişil ve eril enerjilerin dengelenmesi, bilginin kalpten geçirilerek hâle dönüştürülmesi gerekir. Aşksız ilim, anlamdan yoksun; aşksız hayat ise yarımdır. Bu yüzden aşk, yalnızca bir duygu değil, kişinin kendini, karşısındakini ve evreni anlama biçimidir.