Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık nedeniyle kendi krizlerini yaratan bir döngü içinde. Yüksek faiz, enflasyon ve hukuki belirsizlikler yatırımcı güvenini sarsarken, siyasi müdahaleler ekonomiyi daha da zora sokuyor. Çözüm, hukukun üstünlüğü ve ekonomik güvenin sağlanmasında yatıyor.

Kendi Ayağına Sıkan Ülke: Türkiye'nin Bitmeyen Kriz Döngüsü

Türkiye Neden Kendi Krizini Yaratıyor?

Türkiye, ekonomik ve siyasi dengelerini korumakta zorlanan bir ülke olarak dikkat çekiyor. Özellikle son dönemde, uluslararası krizler veya ekonomik dalgalanmalar olmasa dahi, kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlarla boğuşan bir yapı sergiliyor. Siyasetin alınan ekonomik kararlar üzerindeki etkisi ve ekonominin siyaseti şekillendirmesi bu kısır döngüde belirleyici bir rol oynuyor.

Ekonomi Politikaları Gerçekten Rasyonel miydi?

Son iki yılda ekonomi yönetimi "rasyonel adımlar" olarak nitelendirilen bir yaklaşımla hareket etti. Faiz oranlarının yüzde 8,5'ten yüzde 50'ye çıkarılmasına rağmen, siyaset sahnesinde bu durum büyük bir tartışma yaratmadı. Ancak, bu sessizlik uzun sürmeyerek yeni bir iç krizle kesintiye uğradı.

İlk etapta ekonomiyi canlandıracak büyük projeler ve yüksek ihracat beklentileri dile getirilse de, gerçekler farklı oldu. Enflasyon tarihte görülmemiş seviyelere ulaştı, halkın alım gücü ciddi şekilde geriledi ve mali sistemde sıkça kriz sinyalleri verildi. Sonunda, "rasyonel ekonomi politikaları" denilerek yeni bir döneme girildi, ancak bu dönemde de kurumlar arasındaki tutarsızlıklar ve yapısal eksiklikler tam anlamıyla giderilemedi.

19 Mart 2025: Ekonomide Dönüm Noktası mı?

Tam her şey yoluna girmiş gibi görünürken, 19 Mart 2025 tarihinde Türkiye kendi iç krizini yaratmaktan geri durmadı. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve sonrasında gelişen olaylar, ekonomiye doğrudan darbe vurdu.

Yabancı yatırımcılar için en kritik noktalardan biri olan hukuk ve demokrasi ilkeleri, bu olay sonrasında bir kez daha tartışma konusu oldu. Financial Times, Mehmet Şimşek yönetimindeki ekonomik reformların tehlikeye girdiğini belirten bir analiz yayınladı. Gazete, "Türk Lirası'nın düşüşü, yatırımcıların Türkiye'nin yapısal reformlara bağlılığına güvenmediğini gösteriyor" ifadelerine yer verdi.

Yolsuzluk ve Hukuk Krizi Ekonomiyi Nasıl Etkiliyor?

Türkiye’de yolsuzluk iddiaları ve hukukun uygulanışı konusundaki soru işaretleri, ekonomi üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Muhalefetin tasfiyesi olarak yorumlanan bu son gelişme, demokratik değerlere olan bağlılığın sorgulanmasına neden oldu.

Geçmiş dönemlerde de yolsuzluk dosyalarının uzun yıllar boyunca rafta bekletildiği biliniyor. Şimdi ise hukuk sistemi, siyasi hesaplaşmaların bir aracı olarak algılandığında, ekonomik güvenin sarsılması kaçınılmaz hale geliyor.

Ekonomi İçin Çıkış Yolu Var mı?

Ünlü ekonomist John Maynard Keynes'in dediği gibi, "Ekonominin özü güvendir. Güven yoksa ekonomi olmaz." Türkiye'nin bu kriz döngüsünden çıkabilmesi için, öncelikle hukukun şeffaf bir şekilde işlediği, siyasi çekismelerin ekonomiye zarar vermediği bir ortam oluşturulmalıdır.

Son söz: yabancı yatırımcılardan beklenen destek asla gelmeyecek ve Türkiye ekonomisi kendi yarattığı krizlerin içinde kaybolmaya devam edecektir.