Ozan Arif'in "Türküler" adlı şiiri, türkülerin Türk kültüründeki önemini ve derinliğini anlatan bir eserdir. Şiir, türkülerin ortak bir duygu ve dil olduğunu, aşktan acıya, hasretten sevdaya kadar her türlü duyguyu barındırdığını vurgular. Ayrıca, türkülerle ifade edilen tarihsel ve kültürel bağların güçlü olduğunu belirtir. Ozan Arif'in bu eseri, türkülerin halkın ruhunu ve yaşanmışlıklarını yansıtan özel bir ifade biçimi olduğunu gözler önüne serer.

         TÜRKÜLER!..


Türkü demek, Türk demektir hemşerim,
O sebepten bizde boldur türküler...
Ben onu bilirim onu söylerim,
Türklerdeki özel haldır türküler...

Öyle özel hal ki bilenler gelsin,
Türkü bilmiyorsan Türk de değilsin,
Türkü dinlemeyen Türk‘ü ne bilsin?
Türklerde töredir, ildir türküler...

Azerbaycan, Türkmeneli, Kırım var,
Var var ama dar geliyor hepsi dar!
Çin Seddi‘nden tut da Tunaya kadar,
Ortak duygu, ortak dildir türküler...

Bazen kuzu olur dağlarda meler,
Bazen Ferhat olur dağları deler,
Bazen Leyla için kumları eler,
Mecnun‘un düştüğü çöldür türküler...

Keremin adeta Aslı‘ya tapıp,
Ah çekip, ağzından alevler kapıp,
Aslı‘nın saçını süpürge yapıp,
Silip süpürdüğü küldür türküler...

Bazen aşık gönüllere aşiyan,
Bazen eski yaraları kaşıyan,
Bazen yarin kokusunu taşıyan,
Ilgıt ılgıt esen yeldir türküler...

Türkü vardır yardan medet dilenir,
Türkü vardır zalim yare ilenir,
Bazen höllük olur bebek belenir,
Bazen derelerde mildir türküler...

Bazen yarin yanağınca allanır,
Bazen mendil olur elde sallanır,
Bazen demet demet yare yollanır,
Laledir, sümbüldür, güldür türküler…

Sevdaların en delişmen çağında,
Neler gizli neler gönül dağında!
Bazen akar durur yar dudağında,
Şekerdir, kaymaktır, baldır türküler...

Görülmüş mü buna akıl erdiği,
Kıymetsiz bir çulun ilham verdiği,
Bazen loylu yarin dama serdiği,
Kıymeti belirsiz çuldur türküler...

Hiç bilmez mi nazlı yari yitiren!
Kızılırmak gelinleri götüren...
Bazen ise yardan mektup getiren,
Zarfın üstündeki puldur türküler...

Kara sevda erim erim eritir,
Yalın ayak dağda, taşta yürütür,
Yadellerde yiğitleri çürütür,
Gurbette bükülen beldir türküler

Canlar gidip yıkılınca yuvalar,
Bazen dertler birbirini kovalar...
Hele o ağıtlar, uzun havalar,
Bazen gözlerdeki seldir türküler...

Bazen baş sallayan ala geyiktir!
Bazen sarhoş olur bazen ayıktır,
Fırat kenarında yüzen kayıktır,
Bazen de deryada saldır türküler,

Yeşil Kurbağalar, Erzincan, Eğin!
Dinlesem doyamam ölene değin, 
Bazen yeşil başlı göğel ördeğin,
Derine daldığı göldür türküler...

İstanbul‘da katip, kolalı gömlek,
Bünyan‘da halıya atılan ilmek,
Sivas‘ı bilmeyen bunu bilmez pek!
Kalem tutan ele kuldur türküler...

Kütahya‘da pınar, Erzurum da kar,
Iğdır‘da al elma, Kağızman‘da nar,
Bazen de üstüne hep kuşlar konar,
Telg(ı)raf taşıyan teldir türküler...

Mert olan zalime olur mu tabi?
Zulümdür isyanın seri sebebi,
Dadaloğlu gibi, Köroğlu gibi,
Bazen kılıç tutan eldir türküler...

Bazen şehirlidir, bazen dağlıdır! 
Bazen “Kizir„ bazen “Hekimoğlu„ dur,
Çarşamba‘da eli kolu bağlıdır!
Bazen kelepçeli koldur türküler...

Yani derdin deryasına dalınca,
Dinle de gör gam kasevet alınca,
Vallahi, billahi darda kalınca,
Bazen tutulacak daldır türküler…

Topraktır, havadır, sudur, ateş, kor...
Nasıl saysın Arif, sayılması zor, 
Türküyü sevdalı yüreklere sor,
Gönülden gönüle yoldur türküler...


Ozan Arif