Çukurova, bereketli toprakları, ılıman iklimi ve yaylaları ile nüfusun hızla arttığı bir bölgedir. Yaz aylarında bölgenin aşırı sıcak ve nemli havasından kaçmak isteyenler, serin yaylalara çıkarak rahatlar. Çukurova'daki yaylalar, temiz havası ve soğuk suları ile ünlüdür ve yaz aylarında dinlenme yerleri olarak tercih edilir.
Çukurova’da Nüfus Hareketleri
Çukurova; bitek ovası, ormanlık dağları, açık denizi, ırmakları, yaylaları, tarımı, sanayi, kara-hava-deniz ve tren yolu ulaşımıyla ve mutedil iklimiyle yaşamaya ve çoğalmaya uygun bir yerdir. Bu özelliklerine çevreden göç alması da eklenince Çukurova’nın nüfusu hızla artmaktadır.
Çukurova’nın doğusunda Osmaniye, ortasında Adana, batısında ise Mersin ili yer alır. Bu üç İl’e ilave olarak, beş ilçesi Çukurova’da bulunan Hatay’da dâhildir ki, bu ilimize bağlı olan İskenderun, Belen, Payas, Dörtyol ve Erzin’le beraber Çukurova’da 5 milyona yakın insan yaşamaktadır.
Yayla Sevdası
Ünlü halk ozanımız Dadaloğlu,
“Bizim yaylalar meşeli,
Altında güller döşeli,
Eli top top menekşeli,
Kızlar gelsin yaylamıza” diyor.
Yurdumuzun hiçbir yerinde, insanlar yayla özlemini Çukurova halkı kadar içten duymaz. Çukurova halkının yaylalara karşı yangılı bir sevdası var. Çukurova’da kış mevsimini odunsuz, ocaksız, kömürsüz geçirmek olası.. Ama Çukurova’da yaz mevsimini yaylasız geçirmek zor.
Bir ozanımızın dediği gibi;
“Çukurova yana yana ört olur,
Her sineği bir alıcı kurt olur.”
Çukurova’da yaz mevsiminde nadir de olsa sıcaklık gölgede 45 dereceye kadar yükselir. Nem ise yüzde 80’ini bulduğu olur. Bırakın güneşte terlemeyi, gölgede bile sırılsıklam olursunuz. Hele bir de sivrisinek dadanmışsa çaresiz kalır, kaçarsınız yaylaya.
Gerçi son yıllarda çeşitli sinek kovucu ilaçlarla, sivrisineklerden biraz olsun, korunuyoruz. Vantilatör ve klimalarla ısınıp serinliyoruz ama yine de yayla özlemimiz azalmıyor.
Yaylalarımız
Yaz gelip de sarı sıcakların Çukurova’ya çöktüğü zaman, çatlamış toprakların yağmuru yuttuğu, çiçeklerin arıları çektiği gibi, yaylalar da çeker Çukurova insanını bağrına. Sayıları yüzleri bulan Toros ve Gavurdağlarındaki serin, soğuk, sulu yaylalar şenlenir, dolup taşar. Çocuk ve kuş sesleri dalga dalga yayılarak yankılanır kayalıklarda.
Tamamı değil ama bazı il ve ilçelerimizin yaylaları şöyle:
Osmaniye’mizin yaylaları Zorkun, Cebel, Olukbaşı, Dervişpınarı, Mitisin, Bahçe, Hasanbeyli, Almanpınarı, Küllü, Fenk, Ürün, Kengerli, Kaypak, Kalecik, Oruçgazi.
Erzin yaylaları Karıncalı, Bağrıaçık.
Dörtyol yaylası Topaktaş.
İskenderun yaylaları Sarımazı, Belen, Soğukoluk.
Payas yaylaları Çatalağaç, Fındıklı, Göktepe.
Kadirli yaylaları maksutoluğu, Kırksu, Akifiye, Gürlevik.
Kozan yaylaları Horzum, Saimbeyli.
Ceyhan yaylaları Zorkun, Niğde, Tekir.
Adana yaylaları Tekir, Bürücek, Pozantı.
Mersin yaylaları Gözne, Fındık Pınarı.
Tarsus yaylaları Namrun (Çamlı yayla), Gülek.
Bunların dışında diğer ünlü yaylalar; Geben, Halbır, Andırın, Meryemçil, Göksun, Elbistan, Sarız, Zeytin (ılıca) vb.
Yaylalar
Dağların tabanı ile dorukları arasındaki düzlükler ve engebeli yerler, soğuk sulu pınarları ile yaz aylarında sayfiye ve dinlenme yerleri olarak kullanılır. Buralara yayla, eşik ya da plato denir.
Yaylalar, deniz seviyesinden en az 500 metreden başlar, bin beş yüz-iki bin metreye kadar çıkar. Kar düşmeyen, rakımı 500 metreden az olan yerlere yayla denmez.
Osmaniye’nin en düşük rakımlı yaylası 665 rakımıyla Bahçe ilçesi ve aynı dolaylarda olan Ürün’dür. En yüksek yaylaları ise 1500 metre rakımlı Zorkun, biraz daha düşük rakımla Oruçgazi-Küllü-Cebel-Mitisin-Dervişpınarı-Almanpınarı yaylalarıdır.
Genellikle yaz mevsiminde Çukurova’nın bunaltıcı nemli sıcağından ve sivrisineklerinden kurtulmak için bu yaylalara çıkarlar. Serin havası, soğuk sulu pınarları ve oksijen yüklü temiz havası insanları mutlu eder ve sağlıklı kılar.
Yayla
Yazlamak için gidilen, yüksek rakımlı, kar düşen yerlere yayla denir.
Çukurova’daki yerleşik düzene geçmiş köy, kasaba ve kentlerde oturan kimi insanlar yaz mevsiminde bu yaylalara çıkarlar. Bu sayfiye ve dinlenme yerlerinde mutlu bir hayat sürerler.
“Bizim yaylalar oluklu,
Akarsuları balıklı.
İnce belli, mor belikli,
Kızlar gelsin yaylamıza.”
BANI (BARI)
Banı-yayla kelimesinin tam tersidir. Yayla, “yazlamak için çıkılan yer” anlamına gelirken, banı; kışlamak için inilen yerdir.
Yüksek rakımlı yerlerde oturan, yerleşik düzene geçmiş insanlar, mallarıyla birlikte kışlamak için kar düşmeyen düşük rakımlı yerlere inerler. Bahara kadar burada barınırlar, kalırlar. Ancak banı geleneği bugün yok denecek kadar azaltılmıştır.
Mehmet YAVUZ