"Eylül Giderken" adlı şiir, zamanın acımasız geçişini ve hayatın kaçınılmaz sonbaharını derin bir melankoliyle işliyor. Ali Besnek, gönül dünyasında yaşanan çöküşü, dostların ayrılığını ve hayatın getirdiği hüzünlü değişimleri etkileyici bir dille anlatıyor. Eylül'ün gidişiyle birlikte gelen kış, hem doğanın hem de insanın iç dünyasındaki soğumayı simgeliyor, geçmişin nostaljisiyle bugünün acı gerçeklerini buluşturuyor.

Eylül Giderken

Yaş geçer dağlarına duman çöker daha dün yanında olanlar birer birer ayrılıp gider

Zaman her şeyi öğütür

Her şey gocar gönül gocamaz derler oda yalan

Gidenlerin peşinden oda gider

Şiir zamanı

Eylül giderken

Kırk elli altmış derken katıp tozu dumana

Bak geldin son bahara yaza veda ederken

Sönüp gittin ey gönül düştün yine gümana

Yüzünde binbir yeis kaldı eylül giderken

     ***   ***   ***

Senden giden gidene otağın ıssız kaldı

Toprağın suya hasret dilim dilim yarıldı

Kör bakarsın ey gönül gül dalından ayrıldı

Gözünün feri tel tel soldu eylül giderken

   ***   ***   ***

İtibarın döküldü halka halka çapından

Birer birer söküldü taşlar düştü yapından

Viran oldun ey gönül kimse geçmez kapından

Kapını kimse çalmaz oldu eylül giderken

   ***   ***   ***

Bakıpta iç çekersin şimdi geçmiş çağına

Hayat dikenlerini bıraktı kucağına

Üşüyorsun ey gönül karlar yağmış dağına

Bağlarına kara kış geldi eylül giderken

   ***   ***   ***

Hayat değirmen gibi öğüttü azar azar

Aldı verdiklerini eylülün ne suçu var

Sırça taştan ey gönül saray olsan ne yazar

Şu divane haline güldü eylül giderken

ALİ BESNEK