Herkes kapısının önünü süpürse nasıl sokaklar tertemiz oluyorsa, hepimiz kendimizi düzelterek işe başlasak belki de dünya pırıl pırıl bir yer haline gelirdi. Her şey bizim elimizde.
16 yaşındasınız ve o kadar yıl boyunca tanıdığınız insanlar yüzünden insanlığa ve sevgiye olan inancınızı yitirmeye başladığınızı söylüyorsunuz. Bu, duymak için üzücü bir şey. Dünyada çıkar peşinde koşan, ruhsuz insanlar olduğu doğru. Her şeyin parayla ölçüldüğü, garibanın ezildiği, insanların öldürüldüğü, saygı ve sevginin yitirildiği bir dönemde yaşıyoruz. Belki de iyi insanlar sadece kitaplarda ve filmlerde kalmıştır.
Kendini tatmin edemeyip başkalarına laf söyleyen, gösteriş budalaları, küfür edince kendini havalı zannedenler, alttan almak yerine kavgaya girişen insanlar... Dünya nereye gidiyor? Neden saygı yerini seviyesizliğe, sevgi yerini nefrete bırakıyor? Kendinizi bu çağda Oğuz Atay gibi, Dostoyevski gibi yıpranmış ve çaresiz hissediyorsunuz. Uzak diyarlara çekilip yalnız kalmak bile geçiyor aklınızdan.
Yalnızlığı sevmeyenler olabilir, siz seviyorsunuz. Sahte kalabalıklar içinde olmaktansa kaliteli bir yalnızlık tercih ediyorsunuz. Bazen saatlerce düşünüyorsunuz, nereye gidiyorsunuz, bu yolun çıkış noktası nasıl acaba? Goethe'nin bir sözü var: "Dünya hassas kalpler için cehhennemdir."
İnsanlar olarak el ele verip tertemiz bir dünya kurmak varken her seferinde neden daha çok çamura batıyoruz? Sivrisinek gibi pisliğin içinde yaşıyoruz. Bence bir toplumdaki çöküşün en büyük sorunu ahlaki yetersizlik ve sevgisizlik. İnsanlar biraz olsun her ağızlarına geleni söylemeseler, nezaketli davransalar her şey hallolucak aslında.
Domino sistemini bilirsiniz, bir taş yıkılınca arkasından hepsi yıkılır, birbirini tetikleyerek. Gülen, mutlu bir insan gördüğünüzde siz de etkilenirsiniz. Aynı şey mutsuz birini gördüğümüzde de gerçekleşir. Herkes kapısının önünü süpürse nasıl sokaklar tertemiz oluyorsa, ben de dahil olmak üzere hepimiz kendimizi düzelterek işe başlasak belki de dünya pırıl pırıl bir yer haline gelirdi. Her şey bizim elimizde.
Peki günümüz insanları neden hiçbir şeyi umursamıyorlar? "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyorlar çünkü sadece kendi çıkarlarını önemsiyorlar. Toplum umursamaz, çaresizin halinden anlamayan bir yer haline geliyor. Birçok insan kendi başına gelinceye kadar önemsemiyor.
Bu satırları Evgeny Grinko'nun "Valse"sini dinleyerek yazıyorsunuz. O kadar derin ve anlamlı ki insanı saatlerce düşündürüyor. Yukarıda her ne kadar tasnif edilmeyen insan tipini anlatsanız da aramızda hala iyi insanlar var. Kötü insan yoktur, yanlış yollara sapmış insan vardır sadece. Bu insanlar yapılabilseydi topluma kazandırılmalı ya da uzak durulmalıdır.
Dünya her ne kadar kötü bir yer olsa da mühim olan kötülükleri fark edip güzel yönlerine odaklanmaktır. İçinizdeki iyilik meleğini kaybetmeyin, iyilik yolunda savaşın. Sağlıcakla kalın dostlar.