Bizler öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik ve edepliydik. Çok güzel öğrencilerdik. O dönemde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik. O yılların disiplini, bugün hala özlemle anılmaktadır.

Geçmişte okul yıllarının disiplinli ve düzenli yapısı, öğrencilerin hem akademik hem de sosyal gelişimlerini şekillendiren önemli unsurlardan biriydi. Okul kuralları katıydı; saçlara jöle sürmek, tırnaklara oje sürmek yasaktı ve spor ayakkabısıyla okula girilmezdi. Erkek öğrenciler kravat, kızlar ise fiyonk takmak zorundaydı ve derse girmeden

Önce yaka ve tırnak kontrolü yapılırdı.

Sabahları okul bahçesinde sıra olunur, pazartesi sabah ve cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerde ise saygı duruşu yapılır ve İstiklal Marşı okunurken herkes dik durur, saygı gösterirdi. Öğretmenlerle dalga geçilmez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir ve okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.

Okula forma ile gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı.

Gömlekler pantolonların veya eteklerin içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek cesaret gerektirirdi. Küpe, kolye, yüzük, bilezik gibi takılar hafta sonları takılır, erkekler saçlarını tıraşsız, kızlar ise saçlarını 3 boğum örgüsüz bırakmazdı aksi halde disipline giderlerdi. Cep telefonu ve internet olmamasına rağmen, öğrenciler birbirleriyle iletişim kurmanın yollarını bulurdu.

Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılırdı.

aruz ölçüsü ezberlerken zorlanılır, milli güvenlik hocaları ise öğrencileri askeri disipline sokmaya çalışırdı. Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimleri olan klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır ve etikete adı-soyadı, sınıfı ve hangi dersin kitabı olduğu yazılırdı. O derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanırdı. Ders sırasında yanında kitabı olmayan öğrenci azarlanırdı.

Sınıflar kalabalık olsa da ders sırasında çıt çıkmazdı.

Boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere izin verilmezdi. Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler taranır ve ödevler elle, mutlaka dolmakalemle yazılırdı.

Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir,

Bazen çanta yoklaması yapılır ve okula yasak bir şey getirilemezdi. Okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi. Birine kızıldıysa öğretmene şikâyet edilir, asla sopayla, bıçakla kavga edilmezdi. Bilinirdi ki kavga edilirse evde ya da okulda bir posta daha dayak vardı.

Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmazdı

küfürlü konuşmaz ve efendilik bozulmazdı. Yerli Malı Haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek paylaşılırdı. Kitap okuma alışkanlığı ise yaygındı, ödev bile olsa kitap okunurdu. Kitaplar değiştirilip okunur, kütüphaneden kimlik çıkarılır ve orada kitap okunurdu.

Bizler öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik ve edepliydik. Çok güzel öğrencilerdik. O dönemde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik. O yılların disiplini, bugün hala özlemle anılmaktadır.