Taklit, çevreden gelen telkinlerle hareket ederek bir düşünceyi kabul etmekken, tahkik ise araştırma ve düşünme yoluyla gerçeği anlamaya çalışmaktır. İman ise, tasdik etmekten öte, gaybi olanı kabul etmek ve kalpten inanmaktır. İslam geleneğinde akıl ve araştırma önemli bir yer tutar.
İman kelimesi Arapça “emn ve emân” kökünden türemiş olup, sözlükte, birini tasdik etmek, doğrulamak, benimsemek, güvenmek, emniyette olmak, gönülden inanmak anlamlarına gelir.
Taklit, bir delil ve hüccet istemeksizin başkasının sözünü, boynuna tasma takar gibi, kabul etmektir.” Araştırıp, tetkik ederek bir görüş belirlemek icap ederken bunun tam aksini yaparak, elde edilmiş görüş ile yetinmeye taklit dendiği gibi bu ameliyeyi gerçekleştiren kişiye de mukallit adı verilmiştir.
Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini ile meydana gelen ve âdeta kişinin İslâm toplumunda doğup büyümüş, otorite kabul ettiği kişiden, cemaat liderinden, kanaat önderinden, hoca, ana-baba veya çevresinden görerek iman etmeye de taklidî iman denilir.
Müslümanlar arasında taklit olgusun masumiyeti ve meşruiyeti kabul edilmiş olsa da, İslam geleneğinde bunun böyle olmadığını ve âlimlerin büyük çoğunluğunun taklide karşı çıktığını görmekteyiz. Buna rağmen toplumdaki algı, geleneği oluşturan kaynaklardakinden farklı olmuş ve neredeyse taklit tamamen normalleştirilmiştir. Bu, yeni bir kimlik inşa etmek isteyen ve oluşturduğu benliğin merkezine ahlakı koymak isteyen dini düşüncenin önündeki en büyük engellerden birisidir.
Bakara Suresi 170 “Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki, ama ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı? İslam dininde akıl, insanın sorumlu tutulmasının temel şartı kabul edilmiştir. Kur' an, aklı isim olarak değil, eylem olarak anmış ve onun olumlu kullanımını teşvik etmiştir. Kur'an, böylece muhataptan bilgi vasıtalarını aktif bir biçimde kullanarak zan, şüphe ve tereddütten kaçınmasını istenmiştir.
Hiçbir tereddüde imkân vermeden kendisine gelen her şeyi tasdik etmek ve mutlak surette teslim olmak, şeklindeki genel mana, imanın sözlük anlamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Görüldüğü üzere, iman, bir anlamda tasdik etmek demektir. Ancak tasdik, iman kelimesini her bakımdan karşılamaz. Zira tasdik, her türlü haberi kapsarken, iman gaybi (görünmez, bilinmez) bir dünyadan haber vermeyi gerekli kılmaktadır. “İki kere iki dört eder”, diyen kimseye “doğru söylüyorsun, sözünü tasdik ederiz” dediğimiz halde; “iman ettik” demeyiz. Ancak “Allah vardır ve birdir” diyen kişinin tasdik edilmesi “iman ettik” şeklinde olur.
Tahkik, kelime anlamı olarak soruşturma anlamına gelir. Bir diğer anlamı ise iyi ve kötü olanı ayırt etmek için yapılan araştırmadır.
Ayrıca, onlarca ayette düşünme ve akletme teşvik edilmiştir. Sonuçta taklid yerilmiştir.