Kredi faizlerinde yaşanan düşüş, ülke risk primindeki azalmaya ve ekonomi yönetiminin reel sektör ve finansal kesime yönelik aldığı önlemlere bağlanıyor. Küresel piyasalarda ABD'nin Çin ve Avrupa Birliği gibi ülkelerle yaşadığı ticari gerilimler ve ABD Merkez Bankası'nın faiz artışları, gelişmekte olan ülke merkez bankalarının da sıkı para politikası uygulamasına yol açtı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), enflasyonun çift hanedeki yüksek seyrine ve spekülatif döviz ataklarına yanıt olarak faiz artışına gitti. Politika faizini 2016'dan bu yana %7,50'den %24'e yükselten TCMB'nin hamlesi, finansman maliyetlerinin artmasına ve mevduat faizlerinin %25'e çıkmasına neden oldu.

Ancak, hükümetin açıkladığı Yeni Ekonomi Programı ve Enflasyonla Topyekun Mücadele gibi düzenlemeler piyasada olumlu bir algı yarattı. Ayrıca, ABD ile yaşanan gerilimin sona ermesi ve Türkiye'nin dış politikada daha ılımlı bir tutum benimsemesi de olumlu etkiler yarattı. Bu gelişmeler, Türk lirası varlıklara olan talebi artırırken, ülke risk priminde de düşüş yaşandı.

Bankalarca açılan kredilere uygulanan faiz oranlarında da düşüş yaşandı. Örneğin, TCMB verilerine göre, ihtiyaç kredisi faizleri %39,36'dan %38,72'ye geriledi. Ticari kredi faizleri de %35,38'den %34,32'ye indi.

Analistler, enflasyonun kontrol altına alınması ve dış politikada istikrarın sürmesi halinde kredi faizlerindeki düşüşün devam edebileceğini öngörüyorlar. Özellikle, Türkiye'nin ABD ve AB ile ilişkilerinin normalleşmesi ve enflasyonun hedeflenen seviyelere gerilemesi bu düşüş trendini destekleyebilir.