"Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir" sözü, bakterilerin antibiyotik direncini nasıl geliştirdiğini mükemmel bir şekilde açıklamaktadır. Yaygın inanışın aksine antibiyotik direnci vücudunuzun antibiyotiğe dirençli hale gelmesiyle ilgili değil, bakterilerin antibiyotik tedavisine verdikleri cevap ile ilgilidir. Direnç, bakteriler onları hemen öldürmeyen antibiyotik seviyelerine maruz kaldıklarında ortaya çıkar. Böylece bakteriler, aynı antibiyotiğin gelecekte daha yüksek dozlarda bile kendilerine zarar vermesini önleyen savunmalar geliştirirler.

Antibiyotiklere karşı ya bilinç gelişir ya da direnç

Küresel halk sağlığına yönelik en büyük on tehditten biri olarak kabul edilen Antimikrobiyal Direnç, günümüzün en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir ve uzun yıllardır devam eden “sessiz pandemi” olarak tanımlanmaktadır. Antimikrobiyal Direnç, insan vücudunun antibiyotiğe dirençli hale gelmesi ile ilgili değil, mikroorganizmaların antibiyotiklere maruz kaldığında hayatta kalma yeteneği geliştirmesidir. Günümüzde antibiyotiğe dirençli bakteriler, antibiyotiklerin hastalığın tedavisinde daha az etkili olmasına neden olduğundan insan ve hayvan sağlığı için önemli bir tehdit haline gelmiştir.

Antimikrobiyal Direnç küresel ölçekte sağlık ve ekonomik ekosistemleri tehdit ediyor

Küresel sağlık ve ekonomilere yönelik en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilen Antimikrobiyal Direnç ile ilgili değerlendirme yapan Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Tek Sağlık Çalışma Grubu Kurucu Başkanı Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Serap Süzük Yıldız, Antibiyotiklere ya Bilinç Gelişir ya da Direnç diyerek konunun önemine dikkat çekti. Yıldız şunları söyledi: “Antibiyotiklerin kullanıma girmesi ile direnç gelişimi de paralel olarak artış göstermiştir. Ancak direnç, sadece antibiyotiklerin insanlar tarafından kullanımından kaynaklı bir sorun değildir. Hayvancılık sektöründe, tarımda ve endüstride antibiyotik kullanımları ve bu farklı sektörlerde kullanımdan kaynaklı antibiyotik kalıntıları da direncin bakteriler arasında yaygınlaşmasını sağlayan önemli diğer faktörlerdir.”

Antimikrobiyal Direnç "Tek Sağlık" perspektifinden değerlendirilmelidir

Antimikrobiyal Direnç gelişimine karşı doğru ve etkin yaklaşımın tek sağlık temelli yaklaşımlar olduğunu belirten Doç. Dr. Serap Süzük Yıldız şunları belirtti: “Antibiyotik direnci aslında bakteri açısından değerlendirildiğinde bir hayatta kalma stratejisidir. Bu nedenle, yeni herhangi bir antibiyotik, dirence yönelik soruna çözüm olmaktan çok uzaktır. Direnç azaltılabilir bir sorun olmaktan ziyade yönetilebilir bir sorundur ve bu yönetim sadece insan sağlığı değil, birçok sektörün birlikte çalışması ile mümkün olabilecektir. Bu amaçla geliştirilen Tek Sağlık yaklaşımı direncin yönetilmesindeki en önemli perspektiftir.”

“Tek Sağlık yaklaşımı direncin gelişimine katkı sunan tüm sektörlerin birlikte koordinasyon ve iş birliği ile çalışmasını amaçlamaktadır. Bunun için insan, hayvan, gıda ve çevre ile ilgili geliştirilecek politikaların birlikte oluşturulması, uygulanması gerekmektedir. Tek Sağlık yaklaşımında farklı sektörlere ait laboratuvarların birlikte çalışıp kanıta dayalı veri sağlaması, verilerin kıyaslanabilir olması ve verilerin paylaşılması elzemdir. Farklı laboratuvarlardan sağlanacak veriler güvenilir bir şekilde farklı sektörleri içine alan entegre sürveyans sistemlerine aktarılmalı ve izlenmelidir.”

Direncin yönetilmesindeki bir diğer önemli adımın farklı sektörlerdeki profesyonellerin ve halkın bu konuda eğitilmesi olduğunu belirten Yıldız, antimikrobiyal direnç ile ilgili her yaş grubuna yönelik farkındalık çalışmaları yürütülmesi gerektiğini belirtirken farkındalıktan öte davranış değişikliğine ihtiyaç duyulduğunun da altını çizdi.

Doç. Dr. Serap Süzük Yıldız, sağlık profesyonellerinin antimikrobiyallerin kullanımı ve seçimine ilişkin yönergeleri takip etmeleri gerektiğini bir kez daha vurgularken, hastaları da aşağıdaki tavsiyelere uyarak antibiyotik direncine karşı mücadeleye katılmaya çağırdı:

  • Soğuk algınlığı enfeksiyonlarında reçetesiz antibiyotik kullanmayınız
  • Öksürük ya da hapşırma gibi semptomlarınız varsa mutlaka cerrahi maske kullanarak başka kişilerin enfekte olmasını engelleyin
  • Enfeksiyonlardan korunmak için sık sık el hijyeni uygulayın.
  • Semptomlarınız uzun bir süre devam ederse bir doktora danışın ve eğer antibiyotik kullanmanız gerekiyorsa doktorunuzun önerileri doğrultusunda tedavi alın
  • Tüm yaşamınızda hijyen kurallarını sıkı uygulayın

Avrupa Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (The European Centre for Disease Prevention and Control, ECDC) 2008 yılı itibariyle 18 Kasım tarihinin “Antibiyotik Farkındalık Günü” olarak kutlanmasına ve etkinlikler düzenlenmesine karar vermiştir. Kasım ayı genellikle viral soğuk algınlığı enfeksiyonlarının görülmeye başlandığı ve bu enfeksiyonlara genellikle antibiyotik reçete edildiği tarihlerdir. Bu konuda farkındalık oluşturmak için bu tarih seçilmiştir. 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation, WHO) 18-24 Kasım arasını “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası (World Antibiotic Awareness Week, WAAW) olarak ilan etmiştir. Bu şekilde etkinliklerin hem bir hafta hem de küresel boyutta kutlanması amaçlanmıştır.

Antibiyotiklerin doğru tanıda, hekim önerisi ile kullanılması önemlidir.

“Antibiyotiklere karşı ya bilinç gelişir ya da direnç”

KAYNAK:SNOBMAGAZİN