Gözlerimi kapatıp geçmişe doğru bir yolculuğa çıktığımda, o muazzam nostalji dolu anılarla dolup taşan bir dünya ile karşılaşıyorum. lise yıllarımın masumiyeti, sokakta oynadığımız oyunların neşesi, yaz akşamlarının serinliği ve dostlukların samimiyeti... Her an, her detay hafızamda canlanıyor.
Çocukluğumun en tatlı hatıralarından biri, her sabah okula gitmeden önce annemin hazırladığı kahvaltı masası etrafında geçen keyifli sohbetlerdi. Kokusuyla uyanan ev, mis gibi taze ekmek ve tereyağı ile dolardı. Annesinin elleriyle yaptığı reçellerin tatlılığı dilimizi okşardı. O zamanlar, hayatın ne kadar basit ve mutlu olduğunu bilmezdik belki, ama şimdi o anları hatırladıkça içimiz ısınıyor.
Sokakta geçen saatler ise adeta özgürlüğün sembolüydü. Arkadaşlarla top oynamak, ağaçlara tırmanmak, bisiklet sürmek... O zamanlar teknolojinin ve ekranların hâkim olmadığı bir dünya vardı. İnsanlar birbirleriyle yüz yüze iletişim kurar, doğanın tadını doya doya çıkarır, hayal güçleriyle oyunlar kurarlardı.
Ve tabii ki, müzik... O dönemin şarkılarıyla dolu dolu yaşardık. Plakçıdan aldığımız birkaç plak, o müzik zevkimizin temelini oluştururdu. O zamanlar bir şarkıyı dinlemek için bekler, o bekleyişin verdiği heyecanla müziğin tadını daha da çok çıkarırdık. Şimdi o şarkıları duyunca, o günlerin güzellikleriyle dolup taşan bir duygu hâkim oluyor içime.
Belki de en özlediğimiz şey, o günlerdeki samimiyet ve sadelikti. Günümüzde teknolojinin getirdiği hız ve karmaşa içinde, bazen o eski günleri özlemekten kendimizi alamıyoruz. Ancak her hatırladığımızda, o nostaljik anılar bize tebessümle hatırlatıyor ki, asıl mutluluk küçük detaylarda, basit anlarda gizli...
Bu uzun yazıda, nostalji dolu anılarımdan bir kesit paylaştım. Umuyorum ki, siz de okurken kendi nostaljik anılarınıza dalıp mutlu anlar yaşarsınız.