Ankara'da gazete ve televizyonların temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Fidan, dış politika konularına ilişkin soruları yanıtladı. Gazze'deki sürecin gidişatına yönelik bir soruya yanıt veren Fidan, uluslararası toplumun bu süreci engelleme yolunda herhangi bir çaba göstermemesinin ciddi bir kırılma anı olduğunu belirtti.

Bakan Fidan, "Her ülke kendisine bundan ağır dersler çıkarmak durumundadır. İttifakların o kadar işe yaramadığını, yarın bir gün aynısı kendilerinin başına gelirse hiç kimsenin bir şey yapmayacağını düşünenler olacaktır" dedi.

Bölgedeki güç dengelerinin değişmeye başladıkça politik tavırların da değişeceğine inandığını belirten Fidan, "Şu anda alınan tavırlar, dostluktan ya da düşmanlıktan alınmıyor, çaresizlikten alınıyor. ABD’nin ya da bazı Batılı ülkelerin İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeleri ciddi bir sorun" ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze'deki durumun Batı'nın ve Avrupalıların tüm itibarını ve biriktirdikleri krediyi kaybetmelerine yol açtığını belirtti. Fidan, bu durumun, özellikle kendi jenerasyonları nezdinde, Batı'nın tüm kredisini harcadığını ifade etti.

Fidan, "Ukrayna-Rusya meselesindeki tavırlarının tersine, Gazze konusunda bambaşka bir yerde durmaları, iki yüzlülüğün tavan yaptığı yerdir. İlke, erdem ve ahlaktan bahsedemiyorlar. Bunları tümüyle yok sayıyorlar." dedi.

Bakan Fidan, bu durumun büyük bir jeostratejik kırılmaya zemin hazırladığını belirtti. Gazze meselesinde ilk defa bir temas grubu oluşturduklarını ve sistemli bir şekilde belli yerlere hep birlikte baskı yapmalarının önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin Müslüman ülkeleri harekete geçirmek için ne tür çabaları olduğuna yönelik soruya ise Fidan, "Bu, Gazze’de bizim tanık olduğumuz üçüncü savaş. Filistin meselesini de yakından takip eden bir ülke olarak, bu konuda daha hazırlıklı ve tecrübeli olduğumuzu, elimizden geleni de yaptığımızı düşünüyorum" yanıtını verdi.

Bizim Hamas’ın direniş vasfını vurgulamamızın reaksiyon oluşturması biraz da İsrail ile alakalı. Netanyahu'nun ilk günden pazarladığı bir resim var. Bütün bu süreci 7 Ekim gününde olan bazı olaylarla fotoğraflayıp, onun üzerinden Batıya anlattığı bir kurgu var. ‘Ben, katledildim. Bunu yapanlar barbar’ diye anlatıyor hadiseyi. Dolayısıyla onun için ne olduğunun önemi yok.

Bizim duruşumuz bizim çıkışımız ise onun ortaya koyduğu o stratejiyi, Batı’nın satın aldığı o resmi, tamamıyla tersyüz ediyor.

Biz diyoruz ki: Hiçbir gerekçe on binlerce sivilin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi mümkün değil. Bunun adı barbarlıktır. Eğer Hamas'a yönelik tanımlamaları siz sivil katliamı üzerinden yapıyorsanız, aynı kuralı İsrail için de uygulamanız lazım. Yani tanımlamaları İsrail'e yönelik olarak da yapmanız lazım.

Şimdi tabii bunlar, cevap veremedikleri konular. Bazen diyorlar ki, bildirilerde, işte şeyi kınayalım diyorlar, Hamas’ı kınayalım. Tamam hiç problem yok, kınayalım. Hangi gerekçe ile kınıyorsunuz Hamas’ı? Sivil öldürdüğü için. Peki aynı gerekçeyle İsrail’i de kınayalım. Bunu yapamıyorlar.Şu anda en fazla onu, böyle bir şey yapmamaya çağırıyorlar. Şimdi bunlar tabi büyük bir pozisyon kaybı onlar açısından.

Bu konuda, özellikle Cumhurbaşkanımızın ilkeli duruşunu biliyorsunuz. Doğruların ifade edilmesi ve doğru yerde durmak olunca mesele, orada maliyete bakılmıyor açıkçası. Bakılmaması da gerekiyor.

Ama konuştuğumuz muhataplarımız şunu görüyor: İsrail'in yaptığı katliam hiçbir şeyle kıyaslanacak bir katliam değil. Hani İsrail'in burada daha fazla eleştirilmesi, kınanması, itilmesi gerekiyor, işin o boyutuna gelince bir şey yapamıyorlar.