Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı ekonomik süreç, birçok uzmanın ve halkın gözünde tarihin en sert stagflasyon dönemine işaret ediyor. Yanlış ekonomi politikalarının etkisiyle yüksek enflasyon ve ekonomik daralma, ülkemizi kaçınılmaz bir şekilde bu zorlu sürece soktu. Bu durum, hem vatandaşların günlük yaşamını olumsuz etkilerken hem de ülkenin genel ekonomik dengelerini bozdu.
Son dönemde uygulanan kur politikası,
Türkiye'yi dünyanın en pahalı ülkelerinden biri haline getirdi. Döviz kuru üzerinden yapılan manipülasyonlar, ihracatçılarımızı ve turizm sektörümüzü derinden etkiledi. Bu sektörlerin gerilemesi, ekonomimizin en önemli gelir kaynaklarını kuruttu ve ülkenin fakirleşmesine yol açtı. Vatandaşlar, artan fiyatlar karşısında alım güçlerini kaybederken, ekonomi yönetimi bu durumu düzeltmek yerine daha da derinleştirdi.
İşsizlik oranları her geçen gün yükseliyor ve bu trendin Ekim ayında daha da hızlanacağı öngörülüyor.
Ekonomik büyüme yerine daralma yaşanırken, birçok işletme kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Ekim ayından sonra ekonomik kriz daha da derinleşecek ve ülke olarak çok ağır bedeller ödeyeceğiz. Bu bedeller sadece ekonomik olmayacak; sosyal ve psikolojik etkileri de derin olacak.
Tarih, bu dönemi ve bu dönemde yapılan hataları affetmeyecek.
Ancak halk, her zaman olduğu gibi unutmaya meyilli olabilir. Geçmişte de görüldüğü gibi, hataların sorumluluğunu üstlenenler yerine, halkın günlük yaşamında değişiklik yapmaya çalışanlar affedilir. Ancak unutulmaması gereken, hataların bedelini halkın ödediği gerçeğidir. Önümüzdeki dönemde işsizlik, ekonomik batışlar ve ani duruşlar karşısında hazırlıklı olmalıyız.
Özetle, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, yanlış politikaların sonucudur. Ekim ayından sonra çok daha zor bir dönem bizleri bekliyor.
Her birey, bu süreçte daha dikkatli ve bilinçli olmalı, gelecekte daha ağır bedeller ödememek için ekonomi yönetimine daha fazla hesap sormalıdır.