İbrahim EMÜL/OSMANİYE, (DHA)
OSMANİYE Barosu tarafından, Yeni Adli Yılın başlaması dolayısıyla açılış töreni düzenlendi. Osmaniye Barosu Avukat Mümin Acar Salonu’nda gerçekleştirilen törende konuşan Osmaniye Baro Başkanı Avukat Dilem Aksoy, her yıl Adli Yılın başlaması nedeniyle özel resepsiyon düzenlendiğini hatırlatarak, ülkemizde yaşanan terör olayları ve özellikle Osmaniye’ye son günlerde gelen şehitler nedeniyle bu seneki resepsiyonu iptal ettiklerini de bildirdi.
Aksoy şöyle dedi: “Yargının kurucu unsurlarından avukatlık mesleğini icra eden vefakar, cefakar, yüzyıllardır özgürlük mücadelesinin önderi olmuş kıymetli meslektaşlarım. Osmaniye Barosu’nun kıymetli stajyer avukatları ve değerli basın mensupları. Sizleri Osmaniye Barosu Yönetim Kurulu ve tüm organları adına saygıyla selamlıyorum. 2015-2016 Adli Yılı’nın; hukukun üstünlüğüne olan inancımızla ülkemize ve milletimize ve siz kıymetli meslektaşlarımıza hayırlı olmasını diliyoruz. Kıymetli meslektaşlarım, öncelikle aramızdan ayrılan tüm yargı mensubu meslektaşlarımızı rahmet ve minnetle anarken, ülkemizde son günlerde yaşanan terör olayları neticesi yaşamını yitiren şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyoruz. Evet ülkemiz neredeyse her gün, şehit haberleri ile hepimizin ve belki de 20 günde 6 şehit ile en çok da Osmaniye’mizin canını yakan sancılı günlerden geçmektedir. Şiddet şiddeti doğurmakta ve bundan beslenen ortam Türkiye’yi kan gölüne çevirmektedir. Temmuz ayından itibaren ülkede gittikçe artan şiddet sarmalının bir an evvel son bulmasın, kan üzerinden siyaseti esas alan, şiddet ve intikamı besleyen ve ortak aklı reddeden siyaset anlayışının son bulmasını istemekteyiz. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey, demokrasi ve hukuk devletidir. Hukukla sorunu olan değil, hukuku ve hukukun üstünlüğünü içselleştiren, demokrasiyi olmazsa olmaz gören bir yönetim ve devlet anlayışı, terörde dahil tüm sorunlarımızın çözümünde tek anahtar olacaktır. Koşulsuz ve amasız teröre terör denip, şiddet ortamı koşulsuz ve amasız durdurulmalıdır. Şiddet ve savaş söylemleri bir tarafa bırakılmalıdır. Bu bağlamda ihtiyacımız olan tek şey ise koşulsuz demokrasidir” dedi. Konuşmasında yargının sorunlarına da değinen Aksoy, şunları söyledi: “Yargı sorunlarını ise ülkenin güvenlik ya da terör sorunlarından bağımsız düşünemeyeceğimiz açıktır. Ne yazık ki; son yıllarda yargı kurumlan ve yargı kurumlarının örgütlendiği yapıları ile bu kurumların işleyişlerine yönelik düzenlemeler demokratik işleyiş ve hukuk devleti algısına dayanmamaktadır. Ülkemizde hukukçu olarak işimizin ne kadar zor olduğunun bilincindeyiz. Hakim ve Savcıların önünde dosyaların yığıldığı, örgütlenme haklarının olmadığı, Avukatların yeri geldiğinde serbest meslek, yeri geldiğinde kamu görevlisi olarak kabul edildiği, ama kamu adına verilen bu yetkileri kullanmaya gelince bin bir engel çıkarıldığı, ancak sorumluluk anlamında kamu görevlisi olduğunun hatırlanıldığı, yasal bir takım güvenceleri olmasına rağmen rahat bir şeklide soruşturma ve kovuşturmaya maruz kaldıkları, dosya inceleme yetkilerinin kısıtlandığı, yapılan her yanlışta tüm camiamızın karalanmaya çalışıldığı, görev üstlendikleri davalarda müvekkil ile özdeşleştirdiği, fiiliyatta yargının kurucu unsuru olmaması için yollarının tıkandığı, her gün adliyede görev ifa etmelerine rağmen Adalet Komisyonlarında yerlerinin bulunmadıkları bir sistemde; hep birlikte hukuk zemininden uzaklaşmadan mücadele ederek, bu engelleri aşma ve eksiklikleri tamamlama durumundayız. Bizler bağımsız yargının kurucu unsuru avukatlar olarak, demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi; Silahların eşitliği prensibine saygı duyulmasını istiyoruz. Savunma görevi nedeni ile savunduğumuz kişi ve kurallarla özdeşleştirilmek istemiyoruz. Yargılamayı tamamlayan değil de, engelleyen bir unsur olarak görülmek istemiyoruz. Savunma hakkının lüks olmaktan çıkarılmasını, Avukatlık hizmetlerindeki KDV’ nin yüzde 18’den aşağıya çekilmesini istiyoruz. CMK uyarınca görevlendirilen müdafilerin ücretlerinin Avukatlık asgari ücret seviyesine yükseltilmesini istiyoruz. Savunduğumuz kişiler adına bilgi ve belgelere sıkıntı çekmeden ulaşmak istiyoruz. Yargıya bağlı Adli Kolluk kurulmasını istiyoruz. Mantar gibi çoğalan hukuk fakülteleri ise hem mesleki kaliteyi olumsuz yönde etkilemekte hem de meslektaşın ekonomisini zorlamaktadır. Bu nedenle Hukuk Fakülteleri’nin açılmasının sıkı kurallara bağlanmasını istiyoruz. Dünyada nerdeyse hiçbir çağdaş hukuk devletinde sınavsız avukatlık kalmamış iken ve Anayasa Mahkemesi kararı var iken, ülkemizde de Avukatlığa Kabul sınavının getirilmesini istiyoruz. Meslek İçi Eğitimin Zorunlu hale getirilmesini istiyoruz. Bölge adliyelerinin bir an önce faaliyete geçirilmesini istiyoruz. Ülkemizde evrensel hukuk normlarına aykırı yasa tekniğinin kullanılarak yasa yapılmasını istemiyoruz. Avukat Stajyerlerine de, Hakim Savcı Stajyerleri gibi sosyal haklar ve ücret verilmesini istiyoruz. Avukatlığın ekonomik sıkıntısının giderilmesi için Mesleki Faaliyet alanının genişletilmesini, kamuda ve özel sektörde Avukatlık Kadroları’nın arttırılmasını istiyoruz. Ülke şartlarına, meslek ihtiyaçlarına ve çağa uygun Avukatlık Yasası çalışmasını tüm baroların ve avukatların aktif katılımı ile bir an önce çıkarılmasını istiyoruz ve acele ile düzenlenen Sulh Ceza Hakimlikleri’nin yapısı ve işleyişinin yeniden düzenlenmesini ve tüm demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi tutuklama müessesesinin bizde de istisna olmasını istiyoruz. Hukukun üstünlüğü ile sağlanacak huzur ve barış ortamında yargı iki erkten bağımsız olmak zorundadır. Bağımsızlığı olmayan bir yargı, süreç içerisinde siyasallaşacağı gibi tarafsızlığını da yitirecektir. Bu durumun ise kişilerin adalet duygusunu zedeleyeceği şüphesizdir. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da hayatlarını hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına adamış binlerce yargı mensubu meslektaşımız, bu ülkenin insanlarının zedelenen adalet duygusunu onarmak adına mücadeleye devam edecektir. Ancak; sadece demokratik hukuk devletlerinde etkin ve yargının kurucu unsuru niteliği taşıyan bağımsız savunmadan bahsedilir ve bağımsız savunmanın olmadığı rejimlerde ise yargının diğer unsurları devletin memuru olmaya mahkum olurlar. Yargı, gücün yada güçlünün değil, hakkın ve haklının yanında durmaya devam edecektir. Güç yada güçlü değişse de değişmeyen tek şey haktır. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuk devletine, yargı bağımsızlığına, temel hak ve özgürlüklere olan inancımızla, yeni adli yılın yargı mensuplarının sorunlarının çözüldüğü, mesleğin onuruna yaraşır uygun çalışma ortamlarına kavuşturulduğu ve tüm vatandaşlar için adaletin tecelli edeceği bir yıl olması dileği ile hayırlı olmasını diliyorum.”