Türkiye’de 10 erkekten 7’sinde belli bir derecede sertleşme-yumuşma sorunu var. Yani bu sıkıntı çok yaygın bir problem. Ancak sertleşme sorunu yaşayan çiftler genelde bu sorunu bir tek kendilerinin yaşadığını düşünüyor.
Eşler “Acaba beni artık beğenmiyor mu?”, “Beni aldatıyor mu?” gibi düşünceler içine girebiliyor. Oysa gerekli incelemeler ve tedaviler sonrasında sertleşme işlevi büyük bir başarıyla geri döndürülebiliyor.
Erken boşalma ve cinsellikten soğuma yaratıyor
Sertleşme-Yumuşama sorunu tedavi edilmediğinde çiftin ilişki dinamiğinde ve cinsel yaşamında çok ciddi sıkıntılara yol açıyor.
Sertleşme sağlama ve/veya sürdürmede sıkıntı yaşayan erkekler sertleşmeyi kaybetme korkusuyla önsevişmeyi atlayıp bir an önce cinsel beraberliğe geçmek isteyebiliyor. Bu durumda erken boşalma da görülebiliyor.
Sertleşme sorunu yaşama endişesiyle cinsellikten kaçınma da oluşabiliyor. Sarılma, öpüşme gibi davranışlar cinselliğe ilerler korkusuyla çiftin arasındaki tüm yakınlaşmalar sonlanabiliyor. Sonuçta çiftin arasında konuşmayan bir uzaklaşma ve gerginlik başlıyor.
Sertleşme-Yumuşama sorunuyla ilgili kulaktan kulağa yayılan pek çok şehir efsanesi var. Bu problemin tamamen psikolojik ve strese bağlı olduğu inancı çok yaygın.
Oysa sertleşme sorunu yüzde 70’ten fazla oranda organik nedenlerle gelişiyor. Testosteron hormonundaki düşüklük, penis damar ve sinirlerindeki hasarlar sertleşme fonksiyonunu bozuyor. Altta yatan şeker hastalığı, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol sorunları, nörolojik problemler, bazı ameliyatlarda ve çeşitli ilaçların kullanımında risk artıyor.
Şeker hastası olan erkeklerde sertleşme sorunu tam üç kat daha fazla. Aşırı kilo, yoğun alkol-sigara, hareketsizlik, uyku apnesi gibi problemler de sertleşme işlevini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle eşinizde oluşan sertleşme sorununu hemen psikolojik olarak düşünmeyin. Genç erkeklerde de giderek artan oranda hormon dengesizliği sonucu sertleşme sorunu görüyoruz. Bunun genel bir sağlık sorununa bağlı olabileceği aklınızda olsun.