İnsanlığın geldiği vaziyet

Abone Ol

Ülkemizin büyük bir gerçeğinden ve insana verilen değerden bahsetmek istiyorum.

Geçen yıl, 6 Şubat 2023'te, asrın felaketi olarak nitelendirilen bir deprem yaşandı.

Bu depremde birçok insanımızı kaybettik, birçoğu kurtarılmayı beklerken günlerce yardım gelmedi, yok sayıldılar ve ölüme terk edildiler.

Deprem, ne zaman nerede olacağını önceden tahmin edemeyeceğimiz bir kaderdi. Ancak çürük bina usulüne uygun yapılmamış, denetlenmemiş binalar ölümlere neden oldu ve bu durum kader diyerek örtbas edilemez. Kimi insan oturduğu binanın sağlam ya da çürük olduğunu bilmiyordu, kimisinin de imkanları el vermiyordu. Sonuç olarak, birçok insanımızı kaybettik, insanlar annesiz, babasız kaldı, sevenlerini kaybetti, kimisi kolunu bacağını kaybetti, birçoğu zor durumda kaldı. O günlerde insanlar enkaz altından sesimi duyan var mı diye seslenirken, bazıları ne yaptı dersiniz? Evlere, dükkanlara girip yağma yapmaya başladılar. İnsanlığın geldiği noktayı görüyor musunuz? Yaptıkları binalarda birçok can gitmiş gibi, elini kolunu sallayarak gezen mühendisler ve müteahhitler, ruhsat veren belediyeler... Hiçbirisine bir şey olmadı, olan binlerce cana ve geride kalanlara oldu. İşte insan canı bu kadar değersiz.

İnsanoğlu, bu kadar yolundan saptı. Çok değil, birkaç gün önce olan bir olaydan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de bir taksici olan Oğuz Erge, üşümesin diye arabaya aldığı bir genç tarafından insanlara güvenme denilerek vuruldu. Taksici hayatını kaybetti, geride iki tane çocuğu kaldı. İki babasız, çınarsız kalan çocuk, bir cani tarafından babaları suçsuz yere vuruldu. Hayatları boyunca babalarının eksikliğini duyarak yaşayacaklar. Peki, ülkemizde cinayetler neden bu kadar arttı? Çünkü adalet sistemimiz çürüdü, kimse yaptığının cezasını çekmiyor. Uyuşturucu, okullarımıza kadar inen bir zehir. Ülkenin her tarafında sizi yavaş yavaş zehirler, ancak o an bilinciniz yerinde olmadığı için birçok kötü olaya sebep olur.

En sona bıraktığım çok önemli bir konuya değinmek istiyorum: kadın cinayetleri. "Cennet annelerin ayakları altındadır" denilmiştir, ancak günümüzde kadınlara yönelik şiddet ve ölümler had safhaya ulaşmış durumda. İnsan canının ne kadar değersiz olduğunu görüyoruz. Bu kadar ölüme ve şiddete rağmen, bir takım elbise ve kravat takan zanlılar, iyi halden serbest kalıveriyor ve kadına yönelik işkenceler ve şiddet devam ediyor.

Evet, dostlar, bugün size çok üzüldüğüm bir konudan bahsettim. İnsana verilen değer bu şekilde devam ederse, ne yazık ki ülkemizde ölümler artacak, kimse kimseye yardım etmeyecek, dünya soğuk bir yer haline gelecek. Biz barış istiyoruz, dostluk istiyoruz, adalet istiyoruz. Hak, hukuk, adalet; bunların olmadığı bir toplum ne yazık ki yok olmaya mahkumdur. Atamın şu sözüyle size veda etmek istiyorum:

"Yurtta sulh, cihanda sulh." Barışla, sevgiyle kalın, dostlar.