Dedem Korkut'tan Günümüze: Âşıklık Geleneğinin Gelişmesi

Anadolu Âşıklık Geleneği, Orta Asya'dan başlayarak Anadolu'ya taşınan baştan sona bir sözlü kültür oluşumudur. Usta-çırak ilişkisiyle nesilden nesile aktarılan bu gelenek, saz eşliğinde destanlar ve türkülerle herkesin yaşadığı dilekte bulunuyor. Âşıklar, toplumun hem raporu hem de öğüt veren kişilerdir. Bu kültürel miras, Türkmen beylerinin desteğiyle de tarih boyunca varlıkları korumuş ve teknolojik teknolojik etkisine rağmen yaşamaya devam etmelidir.

Abone Ol

 

Anadolu her alanda olduğu gibi Türk Halk Edebiyatının temel taşı Âşık edebiyatında da çok önemli bir yere sahiptir. Türk milleti kadar eski olan bu gelenek tarihin derinliklerinden süzülerek  Asya coğrafyasından sözlü kültürün temeli olarak bu güne gelen kadim geleneğimizdir.

Orta Asya’dan Anadolu’ya gelirken iki geleneği yapısını bozmadan bu güne taşımış ejdadımız. Biri Âşıklık geleneği bir diğeri ise toy geleneğidir. Âşıklık geleneğinde bağlama yani saz ve toy geleneğinde ise davulu getirmişiz Anadoluya ve Balkan coğrafyasına. Kamlar bu geleneğin temel taşlarıdır. Aynı zamanda dini ritülleride yaşatan kişilerdir. Baksılar orta Asya Türk halk kültüründe önemli yere sahip ve Âşıklık kültürünü yaşatarak geleceğe aktarmışlardır. Dedem Korkut’a geldiğinde geleneği daha canlı ve diri bir şekilde varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Dedem Korkut geleneği daha çok destanlar şeklinde sanatı icra etmiş, bu günkü anlamı ile nasihat türünde ölümsüz eserler ortaya koymuştur. Hiç şüphesiz ki günümüz Türk dünyası ve Anadolu Âşıklık geleneği Dedem Korkut destanlarından, Manas destanlarından ve Oğuz Kaan destanlarından çok etkilenmiştir.

Anadolu Âşıklık geleneği;

Türk soyunun Anadolu’yu değişmez yurt tuttuğu 1300 yıllık zaman diliminde Âşıklık geleneğini ve edebiyatını bozmadan bu güne kadar getirmiştir. Merak konusu şudur ki; Bu gelenek binlerce yıldır neden bozulmaz, nasıl yaşar. Türk milletinin diğer milletlerden farklı yönlerinden birisi, bir şiir dili olan Türkçeyi yaşatmasıdır. O Türkçe ki, bir şiir dilidir. (30 yıldır alanda yaptığım çalışmalarda derleme, folklor araştırması, gelenek, halk hikayeleri, halk türküleri ve türkülerin hikayeleri) gibi folklor araştırmalarında çok sayıda kaynak kişi ile birlikte muhabbet etme şansım oldu. Öyle insanlar, “Kaynak kişiler” tanıdım ki, konuşmaları şiir gibi kafiyeli idi. Halen 97 yaşında olan anam şiir gibi konuşan insanlardan biridir. Şanslı olduğum yönüm ise böyle güzel insanların son temsilcilerine yetişmek ve onlarla yaşamak oldu. Kaynak kişilerin arasında uzun süre kaldığınızda konuşma şekliniz, mizah anlayışınız ve hitabet yeteneğiniz kendiliğinden gelişmektedir. İbni Haldun’un dediği gibi; “Bir şahıs çocuğunun elinden turmuş Haldun’a getirdi dedi ki; Efendim ben oğlumu terbiyeli bir kişi olarak yetiştirmek istiyorum bana ne önerirsiniz. İbni Haldun hiç düşünmeden, Kendini terbiye et dedi. Adam, efendim ben oğlumun terbiyesi için demiştim. Sen kendini terbiye et, zira oğlun seni örnek alacağından terbiyeli yetişecektir der.,

Anadolu Âşıklık geleneği de tıpkı İbni Haldun’un dediği gibi ustaları önek alan, açılan çığırdan yürüyen çırakların geleneği yaşatması sonunda diri kalmıştır ve hep diri kalmaya devam edecektir. Usta çırak ilişkisi Âşıklık geleneğin olmazsa olmazıdır. Günümüzde geçerliliği zayıflasada halen varlığını sürdürmek zorundadır. Gelenek iyi bir ustanın tedrisatında Âşıklık adabını “Adab-ı Muhaşaratı” öğrenmesi ile gelişmektedir. Şairin dediği gibi “Bir ustaya olsam çırak, Bir olurdu yakın ırak” Bir ustaya çırak olan Âşık adayı önce edepli olmayı, konuşmayı, oturmayı, kalkmayı, büyüklere saygılı olmayı, dinlemeyi öğrendikten sonra âşıklığın diğer yönlerini öğrenmeye geçebilir. Bir çırağın usta Âşık olabilmesi yıllar alabilmektedir. Uzun yıllar ustası ile oba oba, köy köy, kent kent dolaşan çırak Âşıklığın inceliklerini değişik halk meclislerinde bulunarak görerek ve yaşayarak öğrenmektedir. Ustasının sazını taşımakta ve onun bir evlat gibi hizmetlerini görmektedir. Uzun zaman ustasının türkülerini söylemeke, daha sonra başka ustaların eserlerini okumakta, meclislerde kabul gördüğünde ise ustasının  nezaretinde kendi eserlerini oluşturabilmektedir. Ustası tarafından icazet verildiğinde artık usta Âşık olduğu kabul görülmekte ve artık yanına çırak alabilecek duruma gelmektedir. Bu silsile Âşıklık geleneğinin yıllarca yaşatılmasında en önemli etken olmuştur ve halende devam etmektedir.

Geleneğin yaşatılmasında önemli bir faktör ise Türkmen beyleri ve obalarında her beyin ve obanın oda Âşıklarının varlığıdır. Beylerin yanında zaman zaman onla danışmanlıkta yapan Âşıkları vardır. Bunların en bilinenleri Ertuğrul beyin Âşığı Mülhem dir, her zaman Ertuğrul beyin toylarında ve otağında bulunmuş ve obaya nasihatler etmiştir. Bu türden bir diğer örnek ise Avşar beyi Kozanoğlu’nun oda Âşığı Karacaoğlandır. Kozanoğlu Karacaoğlan’ı hep yanında bulundurmuş, geniş coğrafyada hareket alanı bulmuştur.

Anadolu Âşıklık geleneği teknolojinin gelişmiş ağ toplumunun keşmekeşliğinde varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ne pahasına olursa olsun kültürlerin savaşının başladığı dünyada kültürü galebe çalan milletler üstünlük sağlayacaklardır.

Devam edecek