Fatih Sultan Mehmed’in hatırası olan Çanakkale, tarihinin en acılı günlerini 20. yüzyıl başında Birinci Dünya Savaşı esnasında yaşadı.
Analar Çanakkale’de iki yüz elli bin evladını şehit vermiştir. Bu savunma milletimiz için bir şeref sayfasıdır. Milletimiz bu savaşta çok sayıda yetişmiş insanını (kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen, mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirilmiştir.) kaybetmesine rağmen, Balkan Savaşından kalma ezikliği üstünden atarak büyük bir askeri başarı kazanmıştır.
Çanakkale Zaferi tarihimizi taçlandıran efsanevi mücadeleler silsilesi içerisinde muhteşem bir serlevhadır. Tarihin kırılma çizgisinde sarp bir virajdan geçen milletimizin kaderindeki en zorlu imtihanlardan biridir Tarih kulvarından ayrılma hazırlıkları yapan “Hasta Adam”ın ise son silkiniş ve şahlanış hamlesidir.
Bütün bunlar ne için yapılıyordu? Neyin uğruna tatlı canlar kurban ediliyordu? Candan ve canandan çok daha sıcak gelen, insanları öbek öbek kendisine çeken bu cazibe ne idi? Tabii ki, “Değmesin mabedimin göğsünü namahrem eli” diyen İslam Şairi Mehmet Akif’in ifadelerinde abideleşen din ve devletin bekası içindi. Bunu en güzel surette, oğlunu cepheye gönderirken sarf ettiği şu sözlerle bir Osmanlı ninesi bayraklaştırmıştı: “Hüseyin’nim yiğit oğlum benim!Dayın Şıpka da baban Dömeke ‘de ağabeylerin Çanakkale’de şehit düştüler. Bak,son yongam sensin!. Eğer minareden ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun!. Öl de köye dönme!..
“Çanakkale geçilmez” sözüyle şahikalaştırılan büyük destan işte böyle yazılmış,bu şuur ve sarsılmaz iman ile kazanılmıştır.
Şehitlerimiz için Mehmet Akif Şöyle diyor: “Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber. Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber”
Çanakkale savaşı yıllarında Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Karayakup köyünden bir kadın, oğlu Murat’ı askere gönderirken ellerini kınalamış. Murat Çanakkale Savaşına üçüncü taburla katılıyor. Tabur komutanı Mahmut Sabri Bey, bir dinlenme sırasında bu Anadolu çocuğunun ellerinin kınalı olduğunu görüyor ve ona soruyor.“Evladım, senin ellerin neden kınalı? ”Delikanlı utanıyor, sıkılıyor. Komutanına cevap veremiyor bu soru onu rahatsız ettiği için anasına gönderilmek üzere arkadaşının birine bir mektup yazdırıyor. Diyor ki: “Ana beni askere gönderirken kına yaktın elime arkadaşlarım gülüyor bana, komutanım soruyor cevap veremiyorum.Kardeşlerimi gönderirken onlara kına yakma… mahcup olmasınlar”
Mektup ulaşıyor Yozgat’a ve nice sonra asker anasından cevap geliyor. “Oğul, biz üç şeyi kınayla mübarekleriz. Evlenecek kıza kına yakarız ki kocasına bağı olsun diye, bayramda kesilecek koça kına yakarız ki Hakka kurbandır diye. Askere yolladığımız evlada kına yakarız ki vatan için, kurban olsun diye Komutanına selam söyle biz seni vatana kurban olasın diye yolladık. Sen vatana kurban olacaksın Murat’ım.” Bu mektup Çanakkale’ye ulaştığında Murat o meşhur 11 mayıs çarpışmasında şehit olmuştu.Bu mektup yirmi altıncı alayın üçüncü tabur komutanı Mahmut Sabri’nin hatıratı arasından çıkmıştır.
Çanakkale Sarı gazi şehitliği kitabesinde şöyle yazmaktadır: “Bu gördüğünüz ıssız vadide, her ağacın ve her taşın altını biraz kazdığınızda binlerce gencecik şehidin kemiklerine rastlarsınız Mart ve Nisan yağmurlarında bu kemikler ortaya çıkarlar. Sonra çiçekler ve çimenler arasında kaybolurlar. Tekrar gelecek baharı beklerler .
Derelerden ve vadiden toplanan şehit kemikleri Fatihalarla toprağa gömülmüştür. Şehitliği gezerken bastığın her zerre toprakta, vatan ve bayrağımız için şehit olan kahraman ecdadımızdan ve senden bir parça bulunmaktadır…
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu şehitler abideleri için bakın ne güzel söylemiş:
Gök kubbenin altında yatar al kan içinde,
Ey yolcu,şu topraklar için can veren erler.
Hakk’ın bu veli kulları taş türbeye girmez;
Gufrana bürünmüş, yalnız Fatiha bekler
Sükrü Hançer
Diğer Yazıları
Başlangıç